ŞAHİSMAİL İLE GÜLİZAR HİKAYESİ
(MENAKIB-I ŞAHİSMAİL İLE GÜLİZAR)
– İNCELEME – METİN TRANSKRİPSİYON – BİBLİYOGRAFYA –
Erdoğan Kara
Boğaziçi Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
İstanbul – 1995
ŞAHİSMAİL İLE GÜLİZAR HİKAYESİ
(MENAKIB-I ŞAHİSMAİL İLE GÜLİZAR)
– İNCELEME – METİN TRANSKRİPSİYON – BİBLİYOGRAFYA –
Erdoğan Kara
Boğaziçi Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
İstanbul – 1995
Kültür, çevrenin ve toplumun zaman içerisinde bireye kazandırdıkları ile bireylerin ortak paydalarında birikenlerin tümüdür. Her bilim dalı kendine göre bir kültür tarifi yapar. Örneğin antropolojide kültür, birey yada toplum yaşamının tüm yönlerini ifade ederken; siyaset biliminde daha çok aile sistemi, eğitim ve içeriği ile dil kültürel öğe olarak kabul edilir.
Burada ise kültürün “yerel” olanına yer verilmektedir. Yerel kültürden amaç, bir toplumun belli bir coğrafi alanda elde ettiği birikimlerin tümüdür. Bu birikimler, doğuştan kazanılan ve toplumları ayıran ilkel sınıfsal ayrımları -ırk, renk, cinsiyet gibi- ve sonradan kazanılan statüleri -patron, işçi, memur gibi- değer ölçütü olarak kabul etmez. Bunların hepsinin ortaya koyduğu değerleri esas alır. Bu bağlamda burada aşağıdaki konular yer alacak, bunlara katkılarınızla daha başka konuların da yer alması sağlanabilir.
Bu değerlerin çok uzun yıllarda üretildiğini lütfen unutmayalım, tek bir atasözü, ya da kelimenin bile çok önemli olduğunu bilerek bunları burada paylaşalım:
___________________________________________________________________________________________
Erdoğan KARA
Erdoğan Kara
Boğaziçi Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (1995)
İsmin belirttiği nesnenin kime ya da neye ait olduğunu belirten ektir iyelik eki. İstanbul ağzında iyelik ekleri kişi kavramı verir ünlü uyumuna uyar. Birinci tekil şahıs iyelik eki Türkçede “-m” dir ve ünlü uyumuna göre –ım, -im, -um, -üm de olabilir.
baba –>> (Benim) babam “-m”
sakız –>> (Benim) sakızım “-ım”
ev –>> (Benim) evim “-im”
okul –>> (Benim) okulum “-um”
göz –>> (Benim) gözüm “-üm”
Türkçenin gelişim ve değişim evrelerine baktığımızda Muharrem Ergin’e göre “teklik birinci şahıs iyelik eki eskiden beri hep –m olarak kalmıştır*. Ancak Şavşat ve yöresi ağızlarında birinci tekil şahıs iyelik eki anne, baba, nine gibi akrabalık bildiren ve sesli harfle biten kelimelere eklendiği vakit “-y” olur.
Örneğin;
anne –>> anney (benim annem)
baba –>> babay (benim babam)
nine –>> neney (benim ninem)
dede –>> dedey (benim dedem)
abla –>> ablay (benim ablam)
bacı –>> baciy (benim bacım)
hala –>> halay (benim halam)
teyze –>> teyzey (benim halam)
bibi –>> bibiy (benim bibim)
Anney size uğradı mı –>> Annem size uğradı mı?
Gelenlerin içinde teyzey de var dı –>> Gelenlerin içinde teyzem de var dı.
Eğer bu akrabalık kelimesi sesli harfle bitiyorsa birinci tekil şahıs iyelik –m olarak kullanılmaktadır. Örneğin
“kardeş” → kardeşim (benim kardeşim) gibi.
Öte yandan birinci tekil şahıs iyelik ekinden sonra gelen durum eklerinin kullanımında bir farklılık söz konusu değildir:
Anne –>> anney : anneyi (belirtme), anneye (yönelme), anneyin (tamlayan), anneyde (bulunma), anneyden (çıkma).
Şavşat ağzında birinci tekil şahıs iyelik eki olarak kullanılan –y’nin akrabalık belirten ve ünlü ile biten kelimeler dışındaki kelimelerle kullanımı söz konusu değildir. Bu tür kelimelerle de İstanbul ağzında kullanılan –m (birinci tekil şahıs) iyelik eki kullanılmamaktadır. Başka yöre ağızlarında da böyle farklı bir ekin birinci şahıs için kullanımına rastlanmamaktadır.
______________________
*Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Basın Yayın Tanıtım, 19. Baskı, 211.
_________________________________________________________________________________
Erdoğan KARA
Erdoğan Kara
Boğaziçi Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (1992)
Şavşat Yöresinde bilmeceler ‘açacak’ olarak bilinir. Sizlerin de Artvin veya Türkiye’nin herhangi bir yöresiyle ilgili bu tür derlemeleriniz varsa gönderin burada tutalım, bu birikimlerin kaybolmasına izin vermeyelim.
Sabah dört ayak
Öğlen iki ayak
Haydi bilin bakak,
Akşam üç ayak
(İnsan hayatı, bebeklik, gençlik ve yaşlılık dönemleri)
Erdoğan Kara
Boğaziçi Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (1992)
Dilimizin zenginliğini gösteren ancak bugüne kadar üzerinde fazla durulmayan deyimler yöreden yöreye farklı anlamları ifade etmektedir. Bu nedenle Şavşat yöresinden derlenen deyimleri anlamlarıyla birlikte vermeye çalıştım. Tabiiki çok eksikler var ancak bu konuda bana yardım edecek herhangi bir eser de bulamadım, sadece kendi derlediklerimle yetindim. Belki bunların birçoğu bugün değişik yörelerde kullanılıyor ancak aralarında ufak veya büyük anlam farklılıkları var olduğu için ben elimden geldiği kadar bu deyimlerin anlamlarını da verdim. Eğer sizlerin de çeşitli yörelerimizde kullanılan, derlediğiniz deyimler, atasözleri varsa gönderin burada biriksin. Hele eğer Türk Dil Kurumu ilgilenmiyorsa.
∙ “ayağıma yer edem, gör ben sana ne edem” demek: birisine bir fırsat verildiğinde bunu kötü kullanmak.
∙ “çizdim oynamıyorum” demek: önceden işe başlayıp daha sonra devam etmemek.
∙ “la ilahe” dedi mi “illallah” demez: çok inatçıdır.
∙ “ne bileyim”i ekmişler “hay huy” bitmiş: her sorulana, ne bileyim, diye cevap verenlere karşı bunun bir faydasının olmadığını anlatır.
∙ abat etmek: birisine büyük bir iyilik etmek.
∙ abat olmak: büyük bir iyiliğe mazhar olmak.
∙ ablıya dönmek: bir hastalık nedeniyle teni beyazlamak.
∙ abur cubur: olur olmaz her şey.
∙ aburlarını asmak: suratını asmak.
∙ aburlarını dökmek: suratını asmak.
∙ Acem yapması Gürcü papağı tencere yuvarlandı buldu kapağı: birbirine uygunkişilerin bir işti birlik olması halinde söylenir.
∙ acığını almak: öç almak, intikamını almak.
∙ acısını çıkarmak: bir kötülüğün karşılığını yine bir kötülükle vermek.
∙ adım başı: çok sık. Daha fazlasını oku
Erdoğan Kara
Boğaziçi Üniversitesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 1990
Burada özellikle Şavşat yöresinden derlediğim kelimeler yer almaktadır. Sizlerin de eğer derlediği kelimeler mevcutsa ya da çalışmalarınız varsa ve Türk Dil Kurumu ilgilenmiyorsa mail adresime gönderirseniz burada sizlerin adıyla yayınlayabilirim. Bu birikimlerin kaybolmasına izin vermeyelim.
Burada yer vermiş olduğum kelimeler Artvin İli Şavşat İlçesi’nde derlenen kelimeler olup hiç şüphesiz birçoğu İstanbul Türkçesine girmiş bulunmaktadır. Ancak birçoğu farklı anlamlara sahiptir. Bu kelimelerden birçoğu da diğer dillerden geçmiş olup bunlar üzerine henüz detaylı bir çalışma ne yazık ki yapılamamıştır.
Şavşat yöresi ağzı üzerine henüz dilbilim kurallarına uygun bir çalışma yapılamadığı için bu kelimelerin günümüz Türkçesine nasıl aktarılacağı da henüz belirlenmemiştir. Bundan dolayı ben burada kelimelerin yaklaşık uyarlamalarını esas alarak sıraladım ve Şavşat Yöresi’ndeki okunuş ve söyleniş biçimlerini / / arasında verdim. Hiç şüphesiz bu söyleyiş şekilleri Şavşat yöresi olarak adlandırılsa da Şavşat içerisinde de farklı söyleyiş biçimleri mevcuttur: Bunlardan birincisi, daha çok Ciritdüzü, Veliköy, Düzenli, Kireçli, Yavuzköy gibi Şavşat ilçe merkezine daha yakın köylerdeki söyleyiş biçimidir. İkincisi Pınarlı ve çevresinde konuşulan ve özellikle sesli harflerde daha çok ince ünlüler yerine kalın ünlülerin kullanıldığı bir ağızdır. Örneğin: “gel” kelimesi birinci bölgede /gäl/, ikinci bölgede ise /gal/ olarak söylenir. Bu söyleniş faklılığı bazı seslerde özellikle e,a oldukça belirgindir. Ben burada genellikle birinci bölgeyi esas aldım, eğer kelime ikinci bölgeden derlenmişse olduğu gibi aktardım.
Kelimelerin anlamlarını verirken bu konuda yapılmış ciddi bir çalışma olan Yeni Tarama Sözlüğü* (YTS)’nde yer alan kelimeleri ve anlamlarını ayrıca dipnotlarla verdim. Aynı kelime farklı anlamlarda kullanıldığı için buraya tekrar alma ihtiyacı hissettim. Öte yandan Journal of Turkish Studies (JTS)’te yayımlanan makalede bazı kelimelerle ilgili bir çalışma yer aldığı için bunu da burada belirttim.
Kelimeleri aktarırken yöre ağzındaki sesleri kaybetmemek için diğer yöre ağzı çalışmalarında olduğu gibi ek sesler kullanıldı. Bu sesler:
ä bu ses “e” ile “a” sesi arasında bir ses olup özellikle “l” harfinden önce kullanılmaktadır. Bu ses Türkçenin en eski dönemlerinden beri kullanılmakta olup Azeri Türkçesindeki ä ile aynıdır.
í bu ses “ı” ile “i” arası sestir.
ó bu ses “o” ile “ö” arası sestir.
ú bu ses “u” ile “ü” arası sestir.
çc bu ses “ç” sesinden daha sert bir sestir. “ç” ye göre daha geriden çıkartılır.
ts bu ses “t” ile “s” sesinin birleşmesinden oluşmuş gibi çıkan Rusça’da bulunan sestir.
t Osmanlı Türkçesinde kullanılan ve çeviriyazıda “t” altında nokta simgesiyle gösterilen ve Arapça “tı” harfiyle simgelelen sestir.
x Osmanlı Türkçesinde kullanılan ve çeviriyazıda “h” altında çengel simgesiyle gösterilen ve Arapça “hı” harfiyle simgelelen sestir.
q Osmanlı Türkçesinde kullanılan ve çeviriyazıda “k” altında nokta simgesiyle gösterilen ve Arapça “kaf” harfiyle simgelelen kalın k sesidir.
µ “p” sesinden daha sert bir “p” dir.
kg “k” ile “g arasından çıkartılan sert sestir.