GAZEL-İ SULTAN SÜLEYMAN HAN
Nihalan-ı çemen güllerle ser-ta-pa donanmıştır
Edip terk hürd ü habı bülbülan habdan uyanmıştır. O da bir bi-vefaya ben gibi zannım inanmıştır “Derun-ı sinede bağrım sera ser yaralanmıştır Onun içün gözüm yaşı kızıl kana boyanmıştır” |
Bahçedeki fidanlar baştanbaşa güllerle donanmış, bülbülse yiyecek ve uykuyu terk edip uykudan uyanmıştır. Sanırım o da ben gibi bir vefasıza inanmış. “bu yüzden de bağrımın derinliklerindeki yüreğim bütünüyle yaralanmış, gözümün yaşı kızıl kana boyanmıştır”. |
Hayali mihmandır daima bu çeşm-i pür-nemde
Onunçündür kesilmez eşk-i hasret hiç bir demde Firakıyla nola hep böyle ebyat olsa hamemde “Görenler seyl-i eşki diyeler sahra-yı sinemde Bahar eyyamıdır güya ki ırmaklar bulanmıştır” |
Bu sürekli ağlayan gözde sevgilinin hayali misafirdir. Bu yüzden de hiç bir zaman hasret gözyaşları durmaz. Onun ayrılığı yüzünden kalemim hep böyle beyitler yazsa buna şaşılmamalı. “Göğüs düzlüğünde gözyaşı selini görenler sanırlar ki güya bahar zamanıdır ve nehirler bol yağış yüzünden bulanmıştır.” |
Şitada sebze vü ezhardan hali olur dağlar
Ne sünbül kaldı ne şebbü hazana vardı hep bağlar Olan irfan alıp ibret bu hale daima ağlar “Bu çarh-ı bi-vefa halin görüp kimdir dilin bağlar Gelenler dar-ı dünyaya meğer gitmez mi sanmıştır” |
Kışın dağlarda çiçek ve yeşillik olmaz, bahçelerde de sonbahar vakti geldiğinden ne sümbül kaldı ne şebboy. İrfanı olan bu görünüşten ibret alıp sürekli ağlamalı. “Bu vefasız dünyanın halini görüp ona gönül bağlayanlar kimlerdir? Acaba bu dünya evine gelenler kendilerini bir gün gitmeyecek mi sanmışlardır. |
Edip hep arzu daim derunum kuh u sahrayı
Çıkarmak isterim ben de gönülden böyle sevdayı Velakin harice güçtür çıkarmak işbu sevdayı “Gerekmez seyr-i sahrayı yahud gülşen temaşayı” Cihanın gülü zevkinden dil ü canım usanmıştır |
Gönlüm hep dağı ovayı arzu etmiş, ben de gönülden bu sevdayı çıkarmak istemişimdir. Lakin bunu dışarı çıkarmak oldukça güçtür. “Bende ne bahçe ne de ova seyretme isteği var: dünyanın gülünün zevkinden can ve gönlüm usanmıştır.” |
Nice dürlü letafet var bu ebyat içre kıl dikkat
Görüp meyl etti kalbi kalmadı hiç sabr ile takat İşit İlhami, ceddin söylemiştir nazm-ı pür-hikmet “İşiden şi’r-i pür-suzum okuyanlar diye elbet Muhibbi derdmend içün tutuşup oda yanmıştır” |
Dikkat et. Bu beyitlerin içinde pek çok çeşit güzellik var. Onu görünce kalbim ona meyletti ve hiç sabır ve takatim kalmadı. İlhami, dinle bak atan hikmet dolu beyitler söylemiştir: “Yakıcı şiirimi işiten ya da okuyanlar zavallı Muhibbi için tutuşup ateşlere yanmıştır, diyecekler.” |
____________________________________________________
İlhami
NA’T
Nola fahr etse yazarken hame na’t u midhatin
Ol resul-i kibriyanın vasf-ı zat-ı devletin |
İLHAMİ (SULTAN III. SELİM HAN) (1761-1808)
Yirmisekizinci Osmanlı padişahı III. Selim’in mahlası. İstanbul’da doğdu. Sultan III. Mustafa’nın oğludur. III. Selim 1789 yılında tahta çıktığında ülke zor günler geçiriyordu. Bu yüzden padişahlığı çeşitli iç ve dış meselelerle boğuşmakla geçmiş, sonunda Kabakçı Mustafa isyanıyla tahtından indirilerek öldürülmüştür(1808).