sen gittin
uzun bir yola yola….
cebinde,
yaban atlara vermek için sakladığın akide şekerleriyle…
ellerinin tuzu yapışmış
yüzüme…
dokunduğun yerde gamzeler var…
içine küçük yavru balıkları sakladığım,
temiz bir nehir kokusu sürdüğüm yanaklarımda
öpüşünün izi…..
çok yalvardım,
çok ağladım…
“beni burda bırakma öyle,
öksüz,
yalnız,
sessiz,
nefessiz..
Sen yoksan ben de
yokum…
kalbinin kıvrımlarındayken,
neden yanında değilim.?
Neden yanımda değilsin,
ilahi bir çağrı mı aldın yola düşmek için,
gök gözlü kurtlar,
mayıs çiçekleri,
dört yapraklı yoncalar,
koyu,
uzak sisli bir dağ mı çağırdı seni koynuna?
Kimin kokusu doldurdu
Göğsünü?
minnacık tohumlar,
yemyeşil bir yaprak,
eline aldığın uç uç böceği,
bunca sevdalanmaya değer mi?
sen gittin…
yağmur durdu burda…
Artık kirlerim,
günahlarım nasıl arınacak?
…
Sen gittin,
turnaları,
serçeleri,
küçük çocuk seslerini peşine takıp…
artık şehir ıpıssız,
çorak,
kötücül bir kara parçası…
….
yağmurumu getir,
rüzgarımı ver,
kokunu bırak sokaklara.
gömleğinin cebinde bir not buldum..
“gidiyorum, yüreğini de aldım yanıma”… demişsin..
gittin evet,
canımı,
kalbimi,
ışığımı,
düşlerimi,
sol yanımı,
aynamı,
kendimi,
gözbebeğimi,
bebeğimi,
parmak uçlarımı,
göğsümü,
tadımı,
ekmeğimi,
aşımı,
yarimi,
yarınımı atıp yedeğine,
dolu dizgin çekip gittin..
neden yaptın bunu?…
neden?
sen yoksan ben de yokum…
gözlerindeki nehir,
bırak boğsun beni…
bırak ellerindeki incirden yiyeyim doyasıya.
bırak sırtına yüklendiğin tomruktan dalayım deli,
azgın ırmağa..
bırak,
ilaç olsun nefesin hasta çocuklara.
hiç kötülük olmasın yatağında,
hiç bir günah girmesin koynuna…
bırak ben sen,sen de ben olasın…
son olasın…
sonsuzlarca.
gözünde saklanayım..
gözümden sakınayım..
gözümün önünde olasın…
bir daha beni de al yanına…
ya da öldür,öyle git!
_________________________________________________
Melek DEMİR GENCO