NİHAVENT MAKAMI

Hatırladım gözlerini yeşil değilmiş meğer
Gözlerin karanlık karası, gözlerin zifiri
Yüzüme bir baksan ömrüme bile değer
Gözlerine bakmaya kim muktedir ki?
Gözlerin karanlık karası, gözlerin zifiri

Gökte güneş gibi parlayan safir
Usanmaz mısın yüreğimi ezmekten?
Ben sana divane, aciz, fakir
Bıkmak bilmeyeceğim inan sevmekten
Sen gökte güneş gibi parlayan safir

Bir fidan dikip adına ince ve narin
Bırak da kalbime ismini çakayım
Sen! Zarif kadın, gelincik kadar nazenin
Dökülen yapraklarını bırak ben takayım
Bir fidan dikip adına ince ve narin

Çıkarken dudaklarından ismimin iki hecesi
Her hücremde bir kalp sana atmaya başlar
Bu ahenk senin değil; sanki ayın sesi
Kıskanırlar sesini güneş ve yıldızlar
Çıkarken dudaklarından ismimin iki hecesi

Ahh! Nihavent makamındaki en hüzünlü bestem
Söylenmemiş şarkım, bilinmeyen şiir
Keskin bakışlarınla damarlarımı kessem
Nedir beni korkutan gözlerindeki sihir?
Ahh! Nihavent makamındaki en hüzünlü bestem

Kimdir simandaki bıkkınlığı yüzüne takan?
Unut hüzünlerini, çağlasın sevdamın seli
O sima ki; nasıl divane olmasın bakan
Bendim Yusuf’un kuyusuna düşen en son deli
Unut hüzünlerini, çağlasın sevdamın seli

Nihayet nihavent makamının sonuna gelip
Biter mi artık beni öldüren bu deli kabus?
Masum hayallerimle hayatına girip
Bitsin artık bu kederli müebbet hapis
Nihayet nihavent makamının sonuna gelir miyim?

İstanbul – Temmuz 2005

___________________________________________________________________________________________

E. Soner TORAMAN

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.