Soğan ekmek yerken aldığım keyf var ya
Bunun ne tarifi var ne tekrarı var
Hani ağzımızın bir suyu akar ya
Bunun ne tarifi var ne tekrarı var.
Soğan ekmek yerken aldığım keyf var ya
Bunun ne tarifi var ne tekrarı var
Hani ağzımızın bir suyu akar ya
Bunun ne tarifi var ne tekrarı var.
Geçmişine bakıp örnek almazsın
Doğru söze kulak tıkar aymazsın
Canlar yanar feryatları duymazsın
Dert dinlemez nasıl ulu ozansın.
Her yer şiir doluydu, çıplaktı kelimeler
İçinde yalnız kaldığım sırlı bahçede
Havuzlar vardı içinde turkuaz imgeler
Kanatlarında rüzgâr siyah kırlangıçların.
Zaman oyuncak top gibiydi
Uslanmaz çocukların minik ellerinde
Kayıtsız kalmıştı renksiz mevsimler
Ansızın terk etmişti sabahı yaz özlerimizde.
Sonra mor kayıkta gezindi
Duvakları üzerinde denize nazır süslü gelin
Bir bilinmez can vezir gibiydi
Gökkuşağı yağmur gibi düşerken üzerimize.
Fıskiyeli havuza karpuz attı atam
Gece kuşları suçluydu karanlık gizliyordu günahlarını
İleride bildik kayalar arasında sonsuz mekân
Adını unuttuğum mor çiçeklerdi yüreklerimizde açan..
___________________________________________________________________________________________
İbrahim ZARİFOĞLU
İki lafından biri kurtulayım ben dersin
Ben gidersen beni çok ararsın kahve gözlüm
Bir kahpe kurşunla yığıldım kaldım
Potin bağlarımı çözemem gayri
Sevdiğim ağlama sil göz yaşını
Boynuna altınlar dizemem gayrı.
Cümbüşümü astım gayri duvara
Avara bu gönlüm sensiz avara
Ömrüm gelmiş sonuna son bahara
Gurbet öyle bir sancı ki
Yüreğime derdi düştü
İçin için yiyor sanki
Pençe pençe beni deşti.
Bir gün anacaksın beni! ! !
Benle geçen günlerini….
Bir hüzün kaplayacak içini,
Daha fazlasını oku
Bil ki sana bu son veda
İnan dönmek yok
Bil ki bu bana son cefa
Bir daha çekmek yok
Sen benim için kimseyle paylaşılmazdın
Cennetim kadar isterdim
Hiç inanmazdın..
Ah deli gönlüm
Seni çok üzdüm..
Bırak şu sevdaları
Ben sana geri döndüm…
Selamı sabahı kestim oh artık
Sana geç kalınmış sözlerim var sevgilim
Dilimin ucundaki söyleyemediğim sözlerim
Kader çizgi çizmiş ellerimde izleri
Bil ki her zaman canım geç kalan bir aşk adamıyım
Seni tanıdığımda birbuçuk’tun,
Bense koca bir sıfır…
Yanında durdum olmadı,
Çarpıldım olmadı,
Bölümdüm parça parça oldum yine olmadı…
Sonra sen iki oldun,
Zaten hiç gelememiştin ki
Dokundurdun yine o ince sızıyı,
Kalbimin en ücra köşelerine.
Kapadın yine kapıları üzerime,
Ne yazabiliyorum,
Ne durabiliyorum,
Daha fazlasını oku
Şair ve yönetmen.. 1960’ta, Adana’da doğdu. Yayınevlerinde yöneticilik yaptı: Bu Meydan Dergisi’nin (1990) yazı işleri müdürlüğünü; Ova, Ekin Dostları dergisinin, Akabe Yayınları’nın ve Mavera Dergisi’nin (1988 – 1990), haftalık Çalar Saat Kültür Sanat Gazetesinin (1996), ayrıca haftalık haber dergisi Yörünge’nin (1997-1999) genel yayın yönetmenliğini yaptı. |
Sen alıp güzelliğini
Kaçarcasına gecelerine belleğin
Ayrılığın zindan köşelerine
Yıldızlara karıştın
Sende kalsın gönlüm de
Amberin anılarım da.
Taş köprüdür şiir
Kalplerini bağladı ırmakla çölün
Aşk ise çöl kapısı
Mecnun’un durmadan dövdüğü
Leyla’nın açtığı
Başım
Üstüne dumanını çekip
Kuru zeytin yaprağının
Mezarlıkta salınarak yaz gecesinde
Kırmızı gül uyandırdı
Deniz kabuklarında kış uykusunda sözcükler
Yeşil bir gün ışırken
Aymazlığın giz dolu kirli sularında
Acemice yaktık dakikaları
Sürüldüğümüz çölünden unutuşun
Gönlü bindirip kaçtık
Açılır bilinç kapısı
Kelimeler ürkek yabani
Güvercini oluyor rüyaların
Şarkıların artık ölü sesleri
Acılarını zamansız bırakıyor
Tören anıtına şehrin
Gülücükler yola çıkmaya hazır
Hüzne gece düşen çiğle
Hasta kızlar üzerinde ince
Güz ışıklarından hırka
Ah kelebek kanatlarıyla
Sessiz uçuşu umudun
Hastanede zarif kederleriyle
Aylardır mektup gözleyenler
Posta kartına da razı bekleyişleriyle
Beyaz bir tül perdenin ardında
Devasa görünür acıları
Düşlerini onaramıyorlar
Yabancı dilinde telefonların
Çöpe atanlar resimleri
Anılara yüz vermeyenler
Ümraniye, 1989
__________________________________________________________________________
Mustafa YÜREKLİ