Yeni hatıralar var, senli ya da sensiz
Çizgiler, resimler, şekiller, yan yana anlamlı ya da anlamsız,
Kanayan yaralar,
içinde ben yok, bensiz hatıralar
Koyamadığım bir kenara, içime yakarcasına bakan
Daha fazlasını oku
SÖZ VE YAZI
ellerim ve çiçekler seninle ortak paydamız
ne zaman açtığıyla ilgili, solduğuyla değil
koku ve dokunuş, görme yok
sözlü edebiyattan kalma bunlar hepsinde söz çok şimdilik yazı yok
dünyamız
Daha fazlasını oku
DE VE Kİ
Buz bakışlar, donuk benizler, buz kesti
Ben geldim ama geç kaldım etraf ayaz
YZ var elimde araya neler konur
Kimbilir
Çizmeyeceğim
Oca, 2010
SES VE SÜS
Demek alıp gittik birbirimizi ve dokununca sır olan bıçağın keskin zarafetinden taşan büyünün izi kaldı geriye.
Oysa siluetinde, yeryüzünün en görkemli uygarlıklarını kurmuş büyük insanların ruhu ışıldayan bu şehirde geceler bile aydınlık olurdu. Gecelere yaslanıp; kimi acemi ve uçuk hayaller kurar, kimi bu dünyada bir tutsaktan farklı olmadığını düşünür boğazın tepelerine karşılıklı oturmuş o bilge ve ermiş ruhlarla sohbete dalardın. Sonra özgürlüğü özlerdin, ne mehtabın denizde ki meltemle cilveleri, ne sesin ışıkla dansı, ne bin bir çiçek kokularının boğaza çarpıp baş döndüren sarhoş eden büyüsü, ne tarih ve buhur karışımının yıldızlara ulaşan gurur verici letafeti hiçbir şey senin özgürlüğe koşmak isteyen firari ruhunu susturamıyor durduramıyordu Daha fazlasını oku
Kas, 2009
VE AĞUSTOS GELDİ
Bir Ağustos daha geldi. Meyan kökü şerbeti tadında bir Ağustos. Biraz buruk, biraz tatlı, biraz şuh neminde işveler saklı. Biraz muradına ermiş bir yağmur damlası gibi kırmızı gül yaprağının üstünde gülücük tadında. Biraz çatlamış susuz toprak gibi şerha şerha.
Bu Ağustos, bana geç gelen, benden çabuk giden bir Ağustos oldu. Belki de Eylül hemen gelsin diyedir bu çarçabuk gidiş. Kim bilir? Dili yok ki konuşsun. Gerçi dil neyi anlatabiliyor ki? Gözler dilden her zaman bir fazlasını anlatmıştır. Çünkü dil beyinden beslenir, yürekten cesaret alır. Yüreğin susması gerekirse dil konuşabilir mi hiç, ne haddine. Gözler ruhu yansıtır, yürekten ışık alır. Aydınlık olan ve sevginin de kaynağı olan orası çünkü.
SAKLI KRİSTAL
İçimde kırıldın Kristal
Koptun, parçalandın, dağıldın, yittin bende
Hiçbir ışık bulamaz en küçük emareni
Canıma katıp sakladım seni
Geceler boyu ıssız ve tenha vadilerinde şehrin
Simsiyah uçurum ağızlarında yasakların
İKİ HÜZÜN BİRDEN GELDİ
Bir eserinde ” yollar, yoksulların yüzleri gibi tenhadır” der Nuri Pakdil.
Bana öyle gelir ki yolların en tenha olduğu bir vakitte çıkıp gelir eylül bilindik hüznüyle.
Bu yıl ise yolların tenhalığı yoksulların yüzü ile benzeştiği bir vakitte on bir ay sonra gelen eylül, çok kutlu bir dostla geldi hayatımıza. Yoksulların on bir ay beklediği ve artık yüzlerinin tenhalaştığı, yüreklerini bekleyişin hüznü bastığı bir vakitte, aşkın koynundan çıkıp geldi oruç insanın evrenine.
Bugün insan, yaşadığı çevrenin, şehrin, tabiatın, kendisine sunulmuş nimetlerin birçoğunu fark edemeden, onlara baktığı halde göremeden, dokunamadan, tadamadan yaşayıp gitmektedir. Hele büyük şehirde yaşayan insan, topyekûn bir yarışın içinde, adeta yarı baygın, hedefe kilitlenmiş ( hangi hedef ? ) hep birlikte yürüyüp gidiyor. Bir an kalabalığın içinden çıkıp çevresine, şehrine, nimetlerine bakabilmiş olsa birçok güzelliği fark edecektir elbette. Ancak yürüyen kalabalığın içinden çıkmak onu kaygılandırıyor.
SEN YOKTUN
Sen yoktun…Karanlık gecelerde tek başımayken hayallerimde ümitlerimde
Sen yoktun…
Şu kahrolası hayatımın içinde evimde tenimde bedenimde
Sen yoktun…
SEN YOKSUN Kİ
Sen gittiğinden beri aslında her şey aynı
Hala uyku tutmuyor geceleri
Önce kalkıp geziyorum evin her bir köşesini
Sonra seninle hep buluştuğumuz noktada duruyor ayaklarım
SEVGİM
Gece olunca kapanırım odama
Bir elimde kâğıt diğerinde sigara
Başlarım sevgimi yazmaya
Sanki yazılacak bir sevgim var da
Daha fazlasını oku
Eki, 2009
Varsın Ya
Başımda bir duman oluyor kasvetin
Senden diye kıyamıyorum bozmaya
Şiirime ilham oluyor hasretin
Başlıyorum çektiklerimi yazmaya
Burnumda tütüyor yemyeşil gözlerin
Düşte bile doyamıyorum bakmaya
Kulağımda çınlıyor tatlı sözlerin
Dayanamıyorum ben sensiz olmaya
Gözüme gelmiyor da şu ıraklığın
Seninle yaşıyorum ancak cansın ya
Aklıma geliyor da bir an yokluğun
Nasıl şükrediyorum bilsen varsın ya!
________________________________________________________
Talha Bora ÖGE
Tesadüf
Anlayamıyorum dediğinde başlıyorsun anlamaya
Göremeyişini kabullendiğinde
Görünüyor birçok şey
Ve ne kadar biliyorsan acizliğini
O kadar güçleniyorsun inancınla
Çünkü inançsızlıktır
Zayıf düşüren
Nefrete
Kine
Öfkeye sürükleyen
En kısa çıkış yolu bilinen bir labirentin
Ne anlamı kalır ki
Cevapları sorulardan önce verilirse
İnandığımızda
Göreceğiz
İnandığımızda
Duyacağız
O vakit
Yaşadığımızı fark edeceğiz
Çünkü yaşamak
Yalnız hayatta kalmak değil
Emin olmalı
Onu üzecek bir şey yapmadıysak
O bizi üzmeyecek
Üzüyor gibi görünse de
Sonu beklemeli
Kendimiz ya da başkası için
Görmeli diyorum
Görmeyi umuyor
Görmeyi bekliyorum
Bir melek olmak değil derdim asla
Ben,
Şeytan olmak istemiyorum!
________________________________________________________
Talha Bora ÖGE
Gölge’den Rubailer
Ne biçim bir âlem, ne sağı ne solu belli
Terazinin tarttığı, ilk yüzse sonra elli
Olsun bakalım dolandırsınlar tüm âlemi
Ölüm gelince, oyunlar bitecek temelli!
Oldu mu, büyük olmalısın derler
Ene der, varlıklarıyla övünürler
Söylesin dursun onlar, aldırma sen
Büyük değil adam olalım yeter!
Ne hatalara düşersin an be an
Düşmanlıklar güdersin zaman zaman
Gör lakin geçmişin nihayetini
Ne yaparsa, kendine yapar insan!
Gurur, kibir, ruhlarımıza denk değildi
Bundandır ki başlar, daim öne eğildi
Kudret nişanesi neyimiz var ki bizim
Can onun rahmetiyle, yoktan var edildi!
Mutlaka bitecek kargaşa
Mahşere dek ancak, temaşa
Aman üzüp yeme kendini
İman et, kapılma telaşa!
Evvela kendine yöneldin mi?
Çare hep özdedir öğrendin mi?
Başlamışsın derman aramaya
Yakan o derdi kabullendin mi?
Ne o! gözlerindeki yaş bitecek
Dünya derdi, seni bitirecek
Hayırlı bir iz bırakmıyorsan yan
Yoksa bu âlemde, her can ölecek!
Çiğ olan yenmez asla pişirilmeden
Acı ek ki tatlansın çorban, içmeden
Yaratılmış gördün mü fani âlemde?
Dertle yoğrulmadan olgunluğa eren
Bencil ömür boyu gergin
Vereninse kalbi engin
Küp küp hazineli değil
Cömert olandır en zengin!
Yalnız nefes alıp vermekle, hayatta kalınmaz
Şerefi olmadan, hiçbir varın değeri olmaz
Ruhsuzsan, fani dünyada ne ehemmiyetin var
Her canlı ölür, fakat herkes gerçekten yaşamaz!
Çatlasan yaşayacağın yüz sene
Onurlu ol sahip çık şerefine
Nefsinin beş dakika keyfi için
Değer mi boyun eğip küçülmene!
Anlatılır; Hazreti Süleyman’dı
Ona kalırdı şu dünya, kalsaydı
Bilmem kul, ne demeye tamah eder?
Anlasa; durmaz ibadet yapardı!
Vazgeçemiyoruz dünya saltanatından
Cennetiyse çıkarmıyoruz aklımızdan
Anlayamadık oysa mübarek kulları
Ne dünya ne cennet, Allah’ tı arzulanan!
İnanmak için mucizeler arar
İçinden çıkılmaz sorular sorar
Hal bu ki mucizeden inanç değil
Sağlam inançtan mucizeler doğar!
Hatırlayamayız bir çırpıda bitti ilk yirmi
Ömrün de üçte biri zaten uykuda geçmez mi?
Hala hırslanıyoruz bu çöldeki gölgeliğe
Kalan yirmiye sonsuzluğu satmaya değer mi?
Gafilse kul, isyanı anar
Mum gibi dil yüzünden yanar
Vermiş formülü son peygamber
Sınavı kazanır susanlar!
Kimi tanımak için bu arayış
Özünü bulabilmek için yarış
Kavgasını sürüyorsun ellerin
Sen gel de evvela kendinle tanış
Niyet O’ nun rızasıysa bol bol
Şudur doğru bildiğim sırlı yol
Vurma yüze hatayı gün gibi
Gizleyip kusurları gece ol!
küçük diye bir şey yok esasen, görmeli
büyüklük bile küçükten başlar bilmeli
senin umursamadan küçük dediğinde
şu koca kâinatın, ne sırları gizli!
kıyas; ne âlem hayranlığıdır
ne de sayısız mal varlığıdır
insanoğlunun en hayırlısı
ruhu sabırla dolu olandır!
________________________________________________________
Talha Bora ÖGE
Eki, 2009
Ölçü
O kadar ince çizgilerde yaşıyoruz ki
Ölüm mutluluktan daha yakın
Öyle şeylere bel bağlıyoruz ki
Onların sahibi biz değiliz
O kadar köle ruhluyuz ki
Ruhumuzu bedenden azada cesaretimiz yok
Öyle sevme özürlüyüz ki
Kendimizi bile sevmiyoruz
Ve o kadar gururluyuz ki
Bunların hiçbirini kabul etmiyoruz!
________________________________________________________
Talha Bora ÖGE
Eki, 2009
Hepsi
Canım ela gözlerin
Hep bana baktı da
Görmedikten sonra
Baksa da bir bakmasa da
Sana neler söyledim
Hepsini duydun da
Anlamadıktan sonra
Duysan da bir duymasan da
Sen hep böyleydin
O damlalar da
Değişmedikten sonra
Ağlasan da bir ağlamasan da
Kıymetini bilmedin
Her şey gibi aşkın da
Bilmedikten sonra
Yaşasan da bir yaşamasan da
Ve defalarca gittin
Dönüp kaldın sonunda
Sevmedikten sonra
Kalsan da bir kalmasan da
________________________________________________________
Talha Bora ÖGE
Eki, 2009
İsim
Vazgeç denemekten, bir kez daha,
Giden zamanı durduracaksa.
Durma kahret belalara,
Kahır seni kurtaracaksa.
Aman unutma kayıplarını,
Eğer geri kazandıracaksa.
Parçala elde edemediklerin için kendini,
Hepsini avucuna toplayacaksa.
Verme kimseye hiçbir şeyini,
Elindekini arttıracaksa.
Paylaşma hiç insanlarla,
Bu seni zengin kılacaksa.
Yor kendini zayıflıkların için,
Güçlü olman buna bağlıysa.
Dert et kendine her çileni,
Derman verecekse.
Üz kendini üzebildiğin kadar,
Hatalarını düzeltecekse.
Düşünme hiç şu anını,
Düşüncesizlik garantiliyorsa yarını.
Ve kork ölümden ölesiye,
Korkun seni
ölümsüzleştirecekse…
_______________________________________________________
Talha Bora ÖGE
Eki, 2009
Formül
Zannedersin gerçekten sevdiğini
Neredeyse yoluna can verirsin
Düşünme vefasızın ettiğini
Kocaman bir kalbin var, seveceksin.
Böyledir aşk, vermez ki isteğini
Acını zamanla dindireceksin
Korkma, sanma her şeyin bittiğini
Dayan be, gücün var, düzeleceksin.
Gecenin belli olur biteceği
Yoğun karanlık basar, sezeceksin
Güdemiyorsan o meşhur deveyi
Durma bir an, yolun var, gideceksin.
Bitmez ki türlüdür çektireceği
Kahretmeyip, yine sevineceksin
Ah sonsuzdur onların öğrettiği
İyi ki derdin var, şükredeceksin.
Bazı şeyler vardır sır çözülmesi
Anlayacaksın ki formülü sensin
Değiştiremiyor musun gerçeği
Tek bir çaren var, kabulleneceksin.
Görmeyim gün gelip de yittiğini
İnanıp kendine, direneceksin
Aman deyim, kaybetme ümidini
Daha iyi günler var, göreceksin.
Sana bağlı sürüp sürmeyeceği
Hayat çok kısadır öğreneceksin
Yoksa da çilelerin biteceği
Senin sonun mutlak var, öleceksin!
_______________________________________________________
Talha BORA ÖGE
TİK TAK
Yalnızlığımla baş başayım bu gece
Saatinde çıkardım pilini dursun hayat
Tik tak da yok artık
Ama içimde bir noksanlık
Çıkardım içimdeki amaları keşkeleri ya da ları
Beynimden attım kararsızlıkları
Bir içimden seni söküp atamadım ki
Ama başaracam bu defa kararlıyım artık
Hayatıma girip yön vermene izin yok
SENDEN SONRA
Seni tanıdıktan sonra sevdim hayatı
Ağaçları çiçekleri kuşları
Yağmurda da ıslanmayı seninle tattım ben
Şimşek gibi girdin gönlüme
Bir ışıktın benim içimde
YALNIZSIN
Gözlerini kapa yemyeşil bir ovadasın
Evinin önü çiçekler ile çevrili, pembe panjurları olsun
Ve güneşin doğuşunu izliyorsun , nasıl da ihtişamlı
Nasıl da doğuşuyla aydınlanıyor şu karanlık dünya
Tekrar bir gün tekrar yeni hayat, umut ve hayaller