BEKLEYİŞ

Bekleyiş… Baştan sona bitmeyen ve sonu gelmez bir bekleyiş yaşadığımız. Karanlık koridorlarda silik ayak izlerini ararken, midemi bulandıran suratlara bile ümitle bakıyorum. Belki adın geçer diye cümlelerinde ve herhangi bir haberin geçer diye adımlarım yavaşlıyor yanlarında. Bıkıyorum. Cama vuran siluetlerden biri de seninkidir diye dürbün oluyor gözbebeklerim, anlamsız voltalar atıyorum orta yerlerde, sonunda yapacak bir şey kalmıyor bir bardak su almak zorunda kalıyorum. Bir bardak soğuk su içmek gerekiyor, biten bir günün daha üzerine.

Soğuyan ellerime düşüyor ılık yaşlarım. Titriyorum, üşüyorum bir kez daha derinden. Kilitleri paslanmış çekmecelerde biriktiriyorum gözyaşlarımı. Damla gelse taşacak gibi görünüyor, taşsında bitsin bu feryat diye hıçkırıklarım hızlanıyor. Ama nafile. Sızdıkça köşelerinden birinden, ayaklarım ıslanmış olsa da sanki ılık bir yaz akşamı hüzünsüz bir sahildeymişim gibi, olmuyor… Bitmiyor sızım.

Parmağımı dilime sürüp, sol göğsüme götürüyorum. Şöyle bir sıvazlıyorum açtığın yarayı, fayda vermiyor. Ufak ve sadece fiziksel bir yanma oluyor. ama öyle sönük ki yangını içinde.

Biliyorum hakkım yok söylemeye bunları. Bile bile lades bunun adı baştan beri. Belki de en çok yaralayan tarafı, ben yalnızlığının parmakları boğazımda can çekişirken kavuran çöl sıcaklarında, yalnızlığımı bile yaşayacak kadar yalnız kalmadığının acısı. Bir boşluk bile yaratmıyor yokluğum, biliyorum. Oysa ben her gün değişen bir iklimde, yazını yakalamak için her gün göç ediyorum peşinden. Kanat çırpıyorum durmaksızın. Durmaz sızın bu saatlerde. Kanım önce içime damlar sonra sayfalarımı bir kan kırmızısı bulandırır ve yazılan baştan sona, sana olsa da, karışmış kelimelerden seçilebilen birkaç kırık harf yine yan yana adını yazar.

Yine devirdim koca bir şişe pasiflora’ yı. Zaten ben de pasif bir parazitten başka bir şey değilim yüreğinin üzerinde. Senden almadan hiç bir şey ve ummadan, bir kenarında senin haberin bile olmamışken, alınmamışken onayın, noktadan küçük bir hane yapmışım kendime. Küçük, pasif, zavallı bir parazitim. Bitkinim…

Kızma bana ne olur. Ne biçim konuşuyorum bilmiyorum. Ne haddime olduğunu da. Ama bari bir kez bak gözlerime ve gülümse. Güller açar yanmış bozkırlar gibi siyah hayatımda.

Yağmur varmış dışarıda. Her yer ıslakmış. Etrafı baharla karışık toprak kokusu almış. Bana ne! Ne olur, bahar odama kadar gelse ve elini uzatsa bile? Bana ne bundan! O’nlar bununla bile yetinebilirler yaşanmamışlıklar içinde. Ben, yanındayken gözlerinden cenneti görmüşüm bir defa. Bahardan, bahçeden, var olan tüm güzelliklerden bana ne Allah aşkına! Gördük, görmedik. Ama bu fani dünya içinde cennetten güzel bir köşe olmadığını biliyoruz değil mi? O halde ne gerek var bu aptal bahar tasvirlerine. ‘

Tek istediğim uyuyabilmek uzun süre. Rüyama girersen hiç uyanmasam da olur. Hatta daha güzel olur. Ne mutluyum seninle gecelerde. Korkmadan bakmak doya doya. Elini tutmak. Sarılmak, doyamamak. Öpmek, doyamamak. Sonra sızıp kalmak göğsünde, rüyada bile. Of! Yine saçmalıyorum galiba. Nerden ve neden başladığımı hatırlamıyorum bile. Geçmişe dönük, hafızamı ne zaman yoklasam, gelmiyor aklıma gözlerime baktığın o günden başka bir an. “Bana bir tek şey söyle” demiştin hatırlarsan, ” yanındayım” demiştim sadece. Aşkım, unutmadım ve yutmadım sözümü. Ne olursa, ne olacaksa olsun. Yanındayım.

Seni seviyorum.

 __________________________________________________________________________________________

Çitlembik

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.